Yaratıcı Drama Tiyatro Değildir: Peki ama Neden?
Yaratıcı dramanın tiyatro ile farklarını ve neden tiyatro olmadığını yazımda bulabilirsiniz.
Yaratıcı Drama, isminde geçen ‘drama’ sözcüğü nedeniyle sık sık tiyatro ile karşılaştırılıyor. Bu nedenle oyunculuk yeteneği gerektirdiği kanısıyla kimilerini bu alandan uzaklaştırırken, kimilerini de oyunculuk eğitimi beklentisiyle hayal kırıklığına uğratabiliyor. Bu konudaki kafa karışıklığını gidermek üzere tiyatro ve yaratıcı drama arasındaki farkları ve yaratıcı dramanın neden tiyatrodan ayrıştığını yazdım.
Öncelikle yaratıcı drama ve tiyatronun birbirleriyle karşılaştırılmasına neden olan ‘drama’ kelimesinin kökenine bir bakalım. Drama sözcüğü Yunanca dran kelimesinden türemiştir ve “yapmak” veya “eylemek” anlamlarına gelir. Günümüzde bu kelime, film ve televizyon dizileri türlerini tanımlamak için de yaygın olarak kullanılmaktadır. Drama, sahnede oynanmak üzere yazılmış, konuşmalar ve devinimlerle gelişen, karşıt oluşların çatışmasıyla sonuçlanan oyun, yapıt olarak tanımlanmaktadır. Yaratıcı drama, ‘drama’nın tanımındaki çatışma ve devinimsel sözcüklerini kapsar. Ancak sahnede oynanmak üzere olması ile ilişkili değildir ve yazılı bir metne dayanmaz. Yaratıcı drama, katılımcının kendi yaşantısından, duygularından ve deneyimlerinden beslenmesine olanak tanır. Yazılı bir metne bağlı kalmak, bireyin içsel süreçlerini ve kişisel anlatımını sınırlayabilir.
Tiyatronun üç temel unsurundan biri sahne alanıdır. Tiyatro, bir oyunun yani dramanın sahnede sergilenmesini ifade eder. Yaratıcı drama çalışmalarında ise ‘sahne’ kavramı bulunmaz. Önceden yazılmış bir metne dayanmadan, katılımcıların kendilerini doğal bir biçimde ifade etmeleri ve irdelenen konuyu özümseyebilmeleri için ‘rol oynama ve doğaçlama’ tekniğinden faydalanan yaratıcı dramanın performans ortaya koyma çabası yoktur. Tiyatro ve yaratıcı dramayı temelde ayıran en büyük özelliklerden biri, yaratıcı dramanın sahnelenmek üzere oyun ortaya koymak gibi bir amacının olmamasıdır. Yaratıcı Drama devinimsel bir süreçtir ve bu süreçte katılımcıların işlenen konuya empatik yaklaşabilmeleri için rol oynama/doğaçlama tekniği kullanılır. Katılımcılardan rol yapmaları beklenmez. Rolü kendi yaşantılarından yola çıkarak, doğaçlama bir biçimde canlandırırlar. Tiyatroda ise yazılı bir metin vardır ve sahnelenmek üzere bir yapıtın çalışılması söz konusudur. Dolayısıyla seyirci tiyatronun bir diğer unsurudur. Yaratıcı drama çalışmalarında ise seyirci bulunmamaktadır. Seyircinin olması, katılımcıları dışarıdan bir gözle değerlendirilme baskısına sokabilir ve içsel öğrenme sürecini sekteye uğratabilir. Bir izleyicinin varlığı, doğaçlamanın özgürlüğünü ve bireysel keşifleri sınırlayabilir.
Yaratıcı drama, bir eğitim yöntemi olarak bireyin deneyimleyerek öğrenmesini, doğaçlama ve keşif yoluyla yaratıcı düşünme, empati ve problem çözme becerilerini geliştirmesini hedefler. Burada önemli olan bireyin katılım süreci, keşifleri ve kendi öğrenme yolculuğudur; bir izleyiciye sunulacak nihai bir performans hedeflenmez. Buna karşılık tiyatro, belirli bir metne, yapıya ve yönetmene bağlı olarak sahneye konan, seyirciye yönelik bir sanat formudur. Tiyatroda oyuncuların bir senaryoya bağlı kalarak karakterleri canlandırmaları ve anlatıyı aktarmaları beklenirken, yaratıcı dramada katılımcılar doğaçlama yaparak öğrenme sürecini kendileri şekillendirir.
Bu nedenlerle yaratıcı drama, eğitimde öğrencinin aktif katılımını ve içsel keşfini destekleyen bir araç olarak kullanılırken, tiyatro izleyiciyi etkilemeye yönelik sanatsal bir ifade biçimi olarak öne çıkar.